top of page
KORKULASI BÄ°R SIZI
 
Hayatın yüreğinden uzanan hoyrat, kaba eller ve keskin cam kırıklarına dönüşen olaylar, insanı büyük bir oluşun ruhuna davet eder bazı anlar…
 
Her acı olayın seni, o büyük baÅŸlangıca biraz daha yakınlaÅŸtırdığını hissedersin ürpertiyle ve sancıyla. 

Sonunda koyu, derin bir hüzünle ve yakıcı bir ıstırapla…

Ve sonunda tarifsiz bir iç huzurla…

Büyük çıkmazların arasında sıkışır, daralır, boğulur ve dağılır bedenin, vicdanın, kalbin ve yüreğin…

Manevî ve maddî varlığının aynı anda ve aynı hızla tükendiğini, tüketildiğini anlarsın…
 
Aynı zamanda ve mekânda tükettiğini de…
 
Bu tüketme ve tüketilme, erime ve eritilme sürecinden ırak tuttuğunu, nefesini nefesinde hissettiğin o yok edici, parçalayıcı enerjinin etkisinden, hakimiyetinden, esareti altında kalma halinden muhafızane koruduğunu düşünürsün kendini…

Koruyamaz, uzak tutamazsın nihayetsiz ve hudutsuz fakrınla ve aczinle… 

Sağlıksız ve neticesi belirsiz koruma dürtüsü ve güdüsü adına tükenir bu defa yaşama enerjin…

Huzurlu, mutlu ve umutlu olmanı saÄŸlayan, sükûnetini, sürurunu ve ümidini besleyen ve geliÅŸtiren, ağır ve aÄŸrılı, sıkıntılı ve zorlu, imtihan yüklü hayata karşı dirençli ve dayanıklı olmanı mümkün kılan insanî, yaÅŸamsal enerjin, yetersiz ilahî, uhrevî desteÄŸin, bir avuç suyun aralıklı parmaklarının arasından hızla akması, ellerini susuzluÄŸa, hayatsızlığa mahkûm bırakması durumuna benzer biçimde bitkinliÄŸe, ölgünlüğe ve harab olmuÅŸ bir bünyeye mahkûm eder seni… 

Bu hakimiyetin esareti altındadır artık zihnin ve zihninde çiçeklenen fikirlerin…
 
Belki de çiçeklenmeden, tomurcuklanmadan kuru bir kök halini alan düşünce tohumların…

BulunduÄŸun ortamdan soyutlanmışsan, duygu ve düşünce biçimi, stili yönünden o ortamın insanlarınca aynı ortamın dışına itilmiÅŸsen ve itilmekteysen, anlatamıyorsan, anlaşılamıyorsan, anlaÅŸmazlıklar içinde çırpınmaktaysan nasıl bir var oluÅŸ alanı alanı oluÅŸturmalısın kendine ? 

Nerede tam anlamıyla, en dolgun ve en doyumlu anlamıyla kendin olabilir ve kendin kalabilirsin ?
 
Kendince kabûl görür, kabûl eder ve reddedersin ?
 
İnsanı nedir kaçmaya, uzaklaşmaya, farklı bir hayatın insanı olmaya çağıran ve zorlayan elzem neden ?

Anlaşılmamaktır bazen bu neden…

Anlaşılmamanın ötesinde ve üstünde anlaşılmaktan ve anlaşma çabası içinde olmaktan vazgeçmektir…

Dar ve sığ düşüncelerin yanıltıcı ve zanna sürükleyici cılız loşluğu altında ezilmektir…

Anlama yetisini köreltici, zararlı ve zehirli sözlerin saygısız ve kaygısız ezikliği ve rahatsızlığı içinde sivrilmesidir dillerin, hislerin…

Ağulu dillerden sıçrayan ve sıçradığı yeri iğrenççe kirleten sözlerin öldürücü bir sıvıyla doldurmasıdır nezih duyguları ve taşmasıdır kirlenen duygulardan dengesizce ve kasvetle…

Taşıyamıyorum bu yükü sinemde…

Taşımaya zorlanmaktan, belim iki büklüm o yükü kaldırmaya ve o yükle yürümeye çalışmaktan yorgun ve baygın benliğim…

Hakaretamiz, küçültücü ve küçük düşürücü, saygı ve sevgi yoksunu ve yoksulu bir edayla ve üslupla, iç bulandıran ve bunaltan kapkara sözlerle iyi olmamı istediğini ifadelendiren iki insan mı yüreğimden bu sözleri koparan ?

Biyolojik bağlılığımın ve yakınlığımın bulunduğu bu iki insana duygusal, ruhsal, düşünsel ve sosyâl hiç bir bağlılığımın ve yakınlığımın bulunmuyor, bulunamıyor olması sinemde taşınması an be an güçleşen yükler bırakıyor sineme…

Yükler altında gücünü yitiren ruhum derin yaraların izleri içinde kaybediyor bütün dengesini, sağlığını ve metanetini…

Bu mekânda bulunmamı mümkün kılan nedenlerin neler olduÄŸunu düşündüğümde beni bu mekâna baÄŸlayan, böyle bir ortamda yaÅŸama gücü veren nedenin ‘’ kitaplarım ‘’ olduÄŸunu gördüm ve anladım… 

Kitaplarım ve en küçük kızkardeşim…
 
Çocukluk dönemimi anımsatan, mizacen ve şeklen bir diğer eşim, küçük kızkardeşim…

Kitabıma uzanan ellerin taşlaşmasını isterdim kitabıma uzanamadan…

O kitaba dokunmayan ellerin kitaplara dokunmak için hareketlendiği anda taşlaşmasını…
bottom of page