top of page
KANAYAN YERÄ°MÄ°N ÃœZERÄ°NDE MÄ° ELLERÄ°N ? ? ?
Sosyâl yaÅŸamında varlık mücadelesi vermesi bir insanın, insanlar arasında bir bayanın ve o bayanlar arasında başörtülü bir bayanın, mutlu ve koyu yeÅŸillikli bir huzurun kanatları üstünde ki ‘’ yüreÄŸimi ‘’ bir seçenin hızla çırpılan ve çarpılan kanatlarına benzetmiÅŸti adeta… Minik bir serçe kuÅŸunun kanatlarında somutlaÅŸtırdığım, somutlaÅŸtırabildiÄŸim bir ruhî deÄŸiÅŸimdi yaÅŸadığım… Tam anlamıyla durumumu, deÄŸiÅŸimimi, halimi, tavrımı, tutumumu ve görüşümü karşılamamış, karşılayamamış olsa da ÅŸu benzetme, sanırım benzediÄŸini sandığım benzetmeye benzerdi yine de… 

Ahh…

Sözü bazı anlar biraz uzattığımı hissederim, sözü uzattığımı düşünmem, düşünmeyi dahi düşünmek istemem, sözü kendimce elzem bulduğum nedenlerle uzattığımı düşünen biri olarak…

Lakin hissederim, sözümü uzattığımı düşünenlerin bu düşüncesinin esintisini…

Limitsiz, sınırsız, şartsız, kesintisiz, sonsuz, kuralsız, baskısız, sansürsüz, müdahalesiz, engelsiz, problemsiz, çatışmasız bir zamanın, mekânın, ânın ve kesitin varlığını var kıldığınız anlar hangi anlarınızdır sizin ? Benim kendimi yazı yazmaya hazır hissettiğim, yazı yazmaya başlayabildiğim, yazı yazmakta olduğum anlarımdan müteşekkildir ‘’ o ânım ‘’ mesela…

O an göz göze gelebileceğim bir ışık aradığım andır cesaretime…

Ve yüreğime…

Ve isimsiz bırakmak zorunda kaldığım her bir parçamın pare pare ama bütün, bütün bir benliğime…

Belki de yazılarımdaki konu bütünlüğünün, anlam kalıbının yoksunluğunun nedenidir o yoğun ve ısrarlı arayış…

Yoğun ve ısrarlı…

Ve kesintisiz…

Izdırabını duymuyorum bu yönümün esasında… 
Rahatsızlığını duyumsamıyorum…

Yazılarımı okuyacakların, okumakta bulunanların yaşayacağı muhtemel bir ızdırab da, saınrım endişeli kılmıyor beni, endişe kâsesi içine düşüremiyor benliğimi nedense [ ! ] … Uzun, fazlasıyla uzun, cidden uzun bir süre içinde ‘’ insansız ‘’ yaşadığım ve yaşamakta olduğum günler ve aylar ardından yazılarımın muhatabı kıldığım tek sahici ve sağlam, esaslı muhatabım ‘’ kendi varlığım ‘’ çünkü… Sosyâl bir ortamda var kılamadığım, en azından, en küçüğünden ‘’ bir insanın ‘’ karşısında dahi var kılma imkânı bulamadığım kendi varlığımı kendi yüreğimde var kılma, ihyâlaştırma çabası aslında yazımın her kelimesi, her cümlesi, her satırı ve paragrafı…

Bana benim ellerimle sunulmuş bir benlik sunumu sözlerim…

Bana benim ellerimle sunulmuş benim kanımdan kırmızı bir şarap kadehi cümlelerim…

Bana benim ellerimle sunulmuş benim tenimden mumyalı cansız bir beden harflerim…

Nihayetinde yazımın ilk sözleriyle iliÅŸkilendirebileceÄŸim bir konuay deÄŸindiÄŸimin, dokunduÄŸumun farkına varmış bulunuyorum… 

Evet…

Her defasında görüntü kalitesinin televizyonun görüntü kalitesi kadar yüksek olmadığını gördüğüm ve bunu düşündürücü bulduğum bilgisayarımın ekranında başörtülü bir bayanın Kemâlist bir bayan karşısındaki duruşunu ve savunmasını haşmetli bir dikkatle gözlemlediğim, en doğru ifadesiyle gözlerimi kırpmaktan sakınırcasına müşahede ettiğim anı canlandırmaktayım şimdi zihin ekranımda…

Evet…

Başörtüsünü ‘’ ALLAH ‘ım ayetidir ve şeref bayrağımdır ‘’ şeklinde nitelendiren, başörtüsü kelimesinin ulvî ve mukaddes anlamının bilinciyle hareketlenen kanıdeli, delikanlı o hanımefendinin ‘’ zihnime, uzun süreli belleğime kazınan ‘’ sözleri arasında ‘’ yüreğime saplanan ‘’ tek cümlesiydi ‘’ sosyâl hayatta var olma, var kalma mücadelesi… ‘’ cümlesi…

Kabuklaşan yaramın ve yaralarımın uzunca ve keskince bir tırnağın ani hareketiyle kazındığı bir andı işte o sözlerin yüreğime saplandığı an…

Tam ortasındaydım parçalanmanın…

Tam ortasındaydım yoksunluklarımın…

Tam ortasındaydım amansız kırılmanın…


 
Canıma okunurken, canıma okunduğunun farkında olamadığım bir ânın tam da ortasında bulunuyordum bugün…

Ağır ve yoğun yalnızlıkların hissedildiği anlardan biridir o an, kör kütük sensizliğe, kimsesizliğe benzer…

Sırılsıklamdır…

Islattıkça ağırlığı artandır, ağrılıdır sonunda…

Soğuk ve acımasızdır…

Merhameti acımasızlıktır…

Acımasızlığın ardına gizlenmiştir rahmeti ve merhameti…

Yüreğimde açılan her kilit sesinde, beynimin kenarından binlerce anahtar düşüyor ruhumun derin boşluğuna… Düşürdüğüm anahtarları bulduğumu sandığım anlarıma sığdırıyorum bütün heyecanımı…

Sözlerimi nefesime sığdırdım maharetle ardından…

Nefesime dokudum, onu bir nefes kıldım, bir şey alınmaz, alınamaz, anlaşılmaz ondan…

Ahh…

Bir ‘’Ahh ‘’ a dönüştü sözlü ve sözsüz ifadem…

‘’ Bin ‘’ kat derine sakladım ‘’ bir ‘’ anlamı, anlaşılmasın diye yazılanlardan…

Anlaşılmasın…
Anlatılmasın…

Anlatılamasın…

İşte böyle arzı endam etmekte anlamlar kâğıdıma, rengi artık gece siyahı…

Gecenin zifiri, gözbebeğimin incitici siyahı…

Simsiyah…

Gece günüme adım atmadan, düş olup içine saklanasım gelir bazı anlar…

Bazı anlarsa gece günümü sessiz ve kısa adımlarla adımlarken karşısında gürültülü ve uzun adımlar eşliğinde koşar vaziyette bulurum kendimi…

Tam da gözlerimde iken gecenin gözleri ve gecenin gözlerinde iken gözlerim…

Koşar vaziyette idim yine…

Aynı heyecanla ve aynı eziklikle seslendim karanlığımda kendime, ‘’ Ses ver yüreÄŸim, tut yüreÄŸimden ! tadın emanetim olsun damağımda, tadını tattır lütfen ‘’… 

Kendimden kendime benim firarım…

Kendi karanlığımdan kendi karanlığıma benim…

Ay batınca bir gece ansızın, hançerin ve kılıcın silip pasını çıkması gibi kınından, yasak duvarlardan, ekin ekili toprağıma dökülen, süzülen, damla damla damlayan kanlı, sancılı, ağrılı ve ızdıraplı gözyaşım benim firarım…

Şiirlerin son dizesine yazılamayan, anlamını o son dizede yazılamayan anlamdan alan, belki de çalan, o anlatılmayanı anlatmaya çalışan bir şairenin sözleridir benim sözlerim, söyleyemediklerim, söyleyebildiklerim…

İzin almadan,düşünmeden, korkusuzca ve hatta ürpermeden bölerdim, parçalara ayırırdım beyazı, siyahı istediğim parçaya…

Korkmazdım bozmaktan, bozulmaktan asla ve kat’a…

Korkuyorum şimdi bozmaktan, bozulmaktan ALLAH ‘ ım ! ! ! !

Ürperiyorum…

Neden mi ?

Ürpertiyor beni düşüncelerim…

Gecenin ve gecenin zihnime sızdırdığı düşüncelerimin kalabalığı içinde yapayalnızım…

Yalnızlıklarım içinde düşüncelerimle baş başayım…

Yalnızlık düşüncelerim arasında SEN’in ulvî huzurundayım…

Huzursuzluğumla SEN ‘in yanındayım ALLAH ‘ım ! ! ! ! ! ! ! ! !

Huzursuz yüreÄŸimin, kanayan yerimin üzerinde mi ellerin ALLAH’ım ! ! ! ! ! 
bottom of page