top of page
 ALLAH'IM ! ! ! ! 

SEN’ i çok az andığım, doğrusu çok az andığımı anladığım bazı anlar, SANA uzanan ellerimin uzanmaya istekli olmadığını hissettiğim anlarımda, uzanamayan ellerimin hareketsizliği ve sükûneti içinde uzanıyorum SANA…SENİN hayatımda edindiğin ve benim SEN’nin huzurunda edindiğim yeri anlamlı bir yere oturtmanın gayreti ve ızdırabı içinde sığ düşüncelerden derin fikirlerin ardında sürükleniyorum hüzünle…

Hayatımda, yaşamımda, eylemlerimde, hareket tarzımda,düşünce biçimimde, konuşmalarımda ve sözlerimde, gülüşümde ve mahzun görüntümde, dolan gözlerimde, hareket eden ve durgunlaşan bedenimde, kızgınlığımda ve kahkahamın her bir tınısında,’’’ yüreğimde acısını, özlemini duyduğum kadınca sevgide ‘’’, hayalimde, düşümde ve rüya alemimde, düşünce ve fikir evrenimde, sıralamakta acziyet içinde bulunduğum her anımda ve hayatımın her aşamasında derinden derine eksikliğini duyumsadığım bir gediğim, bir kusurum hissettirir bana SEN’i, kendine münhasır tarzı ile, sık aralıklarla…

Bana en sıkı, en kopmaz ve koparılmaz sandığım güçlü bağlarla bağlanan ve benim en sarsılmaz, sarsılma ihtimâli aklımın kenarından geçmez, kuvvetli hislerle bağlandığım insanlarla bağımın koptuğu, o kopmayacağını sandığım, kopmasını istemediğim, kopmasını istemeyeceğim bağlarımın tel tel ayrılmaya, çözülmeye başladığı anlarımın o buhran ve kasvet yüklü bulutların altında bekleşen, yüklendiği ağır yüklerle yalnızlaşan ve ağır yüklerle emekledikçe yalnızlığı her an ağırlaşan ruhumun yanı başında bulunursun SEN…O sıkıntı ve melankoli rüzgârının tahrik ettiği kasvet yüklü bulutların altında, artık ıslanmayı bekleyen güçsüz bedenimi ruhumdan ayrıştırır ve öylece yükseltirsin katına yüreğimi, sana duyduğu özlemin farkına, bilicine varmaya başlayan ruhaniyetimi…

Unutanların, unutulanların, unutmaya yüz tutmuÅŸ, unutulmaya mahkûm edilmiÅŸ, unutulmakla cezaya uÄŸramış, unutulmakla rahmet kâsesini yudumlamış her unutma temalı sahnede rôl almış beÅŸerin üstünde, kendisi tarafından unutulduÄŸu anlarda dahi kendisini unutmayan bir hükümranlık tahtından tebessümünle yüz yüze kalır simam ALLAH’ım…Biraz müteessir, biraz tedirgin, mahcubiyetle devrilen bakışlarım ardından gözlerimden yanaklarıma doÄŸru yol bulan ve üst dudağımda bekleÅŸen pırıltılı yaÅŸlarla kutsanırım karşında…Gözlerimi kamaÅŸtıran, bünyemi aydınlatan pırıltılı bir ışıltının ardından bana nazar eden yüceliÄŸine hayran bir kalp tutarım ellerimde…SANA duyduÄŸu sevginin üzerini kaplayan, o sevginin heyecanını ve canlılığını kapatan, görünmez kılan kalın, yapışkan, tozlu ve kirli tabakayı nedamet yaÅŸlarıyla ve özür damlalarıyla paklayan o titrek ellerle sunar SANA yüreÄŸini… 

BuÄŸulu ve nemli gözlerinle buluÅŸur sevgi yüklü gözleri gözbebeklerinle…Ve gözlerinden ruhuna, bir nehrin, bir ırmağın coÅŸkusu, bir denizin semaya yükseliÅŸi, bir volkanın içindeki tüm ağırlığı gökyüzüne püskürtmeye hazırlanışı, bir tomurcuÄŸun açılmaya hazırlanırkenki durgunluÄŸu, güneÅŸin ekvatorda hızla doÄŸuÅŸu ve batışı, gökdelenlerden de yüksek bir daÄŸdan aynı dağın yamacına sarsıntıyla ve gürültüyle büyüye büyüye yuvarlanan kar kütlesi gibi bir duygunun, sıralananlar karşısında duyulan duygularla benzerliÄŸi olmasına raÄŸmen benzersiz bir duygunun, dokunma duyularıyla dokunulmaz, görme duyularıyla görülmez, iÅŸitme duyularıyla iÅŸitilmez, tat alma duyularıyla tadı alınmaz, koku alma duyularıyla kokusu içe çekilmez, kokusu hissedilmez bir duygunun, içine, iç âleminin en özel yerine aktığını hissedersin… 

ONUN sana duyduğu sevginin adıdır, ‘’ tarifi zorlayıcı bu duygunun sendeki adı ve sanı ‘’…
BÄ°R ''DAÄž''IN SERTLİĞİ 
 
Kalem tutan parmak uçlarımdan, ayak parmaklarımın ucuna kadar bedenimin her yanı sızım sızım sızlamakta şu an… Gayesizliğin ruhuma dokundurduğu garip, serseri duygu ve düşüncelerin yorgun düşürdüğü göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyorum aslını isterseniz. Yorulmadan, alın teri dökmenden yorulmanın adı olan şu tembelliğin tutsaklığından nerde, nasıl ve hangi vakitte kurtulacağımın hesabını yapmaktan yoruldum beklide… Neden yorulduğumu anlamadığım anlar, yorgun düşürür beni bazen. Gürültüsüz, insansız bir mekân arayışı içine giren şu yorgun gözlerime çoğu görüntü, yaşantı ‘’ anlamsız ‘’ görünmekte demekten titrediğini hissediyorum yüreğimin. Hiçbir şeye anlamsızlık yaftasını çalmaya yeltenmemeliyim, yeltenemem, yeltenmem… Bazı anlar hocalarımla aramdaki ilişkinin mahiyetini anlamakta zorlandığımı hissettiğim anlarda ‘’ anlamsız ‘’ sözünü sığınağım olarak kullandığımın bilincini duydum bugün biliyor musunuz ?

Her derste bana muhakkak bir iki uyarıda bulunma gereksinimi hisseden Burhan Hocamızı yüzüne karşı eleştirmek anlatılmaz, tarif edilemez bir haz verdi bana bugün… Hocamızın olumsuz eleştirilerinin muhatabı olmuş olmam bu cesareti ve cüreti beraberinde taşıdı yüreğime belkide… ‘’ Bir rahatsızlığımı dile getirmek istiyorum müsaadenizle ‘’ önsözü ve konuşmamın içeriği konusunda kendisini bilgilendikten sonra gözlerimin içine baktıkça sertleşen, hafif, çok hafif bir gülümsemenin yayıldığı yüz ifadesiyle ‘’ Söyle !‘’ sözü ardından şu sözleri sıraladım sabırla ve gerginlikle ; ‘’ Bayanlarla nasıl bir iletişimde bulunulacağı konusunda yetkin ve donanımlı olmadığınızı düşünüyorum.Bayanların hassasiyetini gözardı etmeniz uzak tutuyor sizi biz bayan öğrencilerinizden… Sözleriniz sürekli bir emir ve direktif içermekte mesela… Otur hitabı yerine oturabilirsiniz – oturabilirsin hitabını kullanmanız iletişim açısından daha sağlıklı bir kullanım değil mi sizce ? ‘’ Bu sözleri sıralamakta olduğum anda yüzüme bakmadığının farkında olamadım çünkü eleştirdiğim insandan uzak tutmuştum bakışlarımı itinayla…Hocamızın sert bakışlarının etkisi, sözlerimi kendisine iletmemi güçleştirirdi, eminim…Kendisine yönelttiğim sorunun yanıtını duymak istercesine, ısrarla baktım etkilendiğini sandığım ya da umud ettiğim bakışlarımı gözlerine. Hocamızda yüzüme bakmadan ‘’ Önemli olan karşındakinin seni anlamasıdır bence. Bu kadar ayrıntılı şeylere takılmamak lazım ‘’ sözleriyle yanıtladı sorumu.Sözlerime böyle bir karşılık da bulunmayı uygun buldu yalnızca…Ardından sert bakışlarını gözlerimde sabitleyerek ‘’ Bu gece bu rahatsızlığını dile getirdiğin için rahat uyursun artık… ‘’ sözlerini de ekledi konuşmasının sonuna…Derin, anlamlı ve mahzun bir gülümsemeyle karşıladım şu son sözleri… İçimde biriktirdiğim eleştiri oklarını bir anda Hocamız üzerine yöneltmiş olmamın Hocamız üzerinde oluşturacağı müspet etkiyi düşünmüştüm zira…Hedefine ulaşması zaman alıcı oklarmış oklarım… Aslında bir oku hedefe ulaştırma becerikliliği bütünüyle okçunun maharetine, ustalığına bağlı bir başarı… Sanırım eleştirilerimi yanlış bir zamanda – tarafından eleştirildiğim bir insanın eleştirisi ardından , yanlış insanların arasında – sınıf arkadaşlarımın bulunduğu bir ortamda - ve yanlış duygularla - içimde eleştirilmiş olmanın ezikliği bulunduğu halde - sunmuştum Burhan Hocamızın şahsiyetine… Dolayısıyla böylesi bir etkiye karşılık gelen tepkinin doğallığını kabûllenmeliyim şu aşamada… Kısa bir sessizliğin – fırtına öncesi sessizliğin – ardından değişmeyen bir sertlikle ‘’ Söylediklerini anlayamıyorum.Daha sade ol. Burada 17 öğrenci var ve ben tümünü bırakmış sadece seninle konuşuyorum. Sözlerini biraz daha sadeleştir ve arkadaşlarını da düşün. Böyle davranarak amacın arkadaşlarının kafasını mı karıştırmak ? Bu sınıfta neden sürekli sen konuşmaktasın. Hepiniz bu sınıfın öğrencilerisiniz, çocuk değilsiniz artık. Arkadaşlarının hakkını da ihlâl ediyorsun bu davranışınla. Arkandan söylemiyorum, bak yanında söylüyorum bunları. Bu huyunu terk et. ‘’ sözlerini sarf etti gözümün içine içine damıtmak istercesine bu sözleri. Sakin olmaya çalışarak ‘’ Çok dar düşünceli bir insansınız, fazlasıyla dar… ‘’ sözlerini söyleyebildim. Bu sözlerin üzerine ‘’ olabilir ‘’ dedi Hocamızda aynı sakinlikle…O ne kadar soru sorarsa o kadar, hatta ve hatta haddinden fazla yanıt vermeyi, ne kadar yanıt verirse o kadar soru sormayı diler yüreğim böyle anlarda…Hocamız ne kadar sertse, bende o kadar yumuşak, kibar ve suskun yönümle muhatap kılıyorum kendisini sınıf ortamında… Bu dışsal sertlik ve içsel yumuşaklık arasında ruhumun gerildikçe gerildiğini, konuştukça metafizik gerilimimin gerilimini artırdıkça artırdığını ve bedenime tuhaf bir enerji - belkide zarar verici bir enerji - yüklediğini hissediyorum…



Sanırım mizacımda etkiye misliyle, fazlasıyla mukabelede bulunma niteliğimin etkisini azaltmalıyım aheste aheste…

CEYLANPINAR İMAM HATİP LİSESİ – EDEBİYAT DERSİ
2008
bottom of page